Avrupa Parlamentosu Üyesi Anja Hazekamp ve Hollanda Ulusal Parlamentosu Üyesi Ines Kostic, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne komisyondan geçen sokak hayvanları yasa tasarısına ilişkin imzalı bir mektup gönderdi. Hollanda’da sokak hayvanları sorununun çözümünde kullanılan “Yakala, Kısırlaştır, Aşıla ve Yerine Bırak” yönteminin kanıtlanmış olumlu sonuçlarına yer verilirken, yasanın Türkiye’nin itibarı ve insanların psikolojisi üzerinde yaratacağı olumsuz sonuçlara vurgu yapıldı.
“TOPLUMSAL ŞİDDETİ ARTIRIR”
Mektuba söz konusu yasayı “geçirmemenizi önemle rica ederiz” cümlesiyle başlanırken, Hollanda’daki deneyimlerden örnekler verildi. Sozcu.com.tr’den Gülinay Selçuk’un haberine göre hayvanları öldürmenin ya da onları yakalayıp aşırı kalabalık barınaklarda, kötü koşullarda tutmanın maliyetli olduğunu ancak uzun vadede insan sağlığını korumadığını veya herhangi bir sorunu çözmediğini aktaran mektupta beklentilerin tam aksine, “Bu tür uygulamaların ülkelerin itibarını zedelediği ve toplumda şiddetin daha fazla artmasına katkıda bulunduğu kanıtlanmıştır” ifadelerine yer verildi.
“ASIRLARDIR SÜREN İNSANİ MUAMELE”
Mektupta öne çıkan en dikkat çekici ifadeler:
– Sokak hayvanlarına yönelik insani muamelenin Türkiye’de asırlardır iyi ve değerli bir uygulama olmasını takdir etmekteyiz.
– Tüm canlılara özenle ve insanca davranmanın hala Türk insanının önemli bir değeri olduğundan şüphemiz yoktur.
– Türk hükümetinin, daha fazla sokak hayvanının öldürülmesine olanak tanıyan yeni yasayı geçirmemesi; bunun yerine Yakala, Kısırlaştır, Aşıla ve Yerine Bırak uygulamasının güçlendirilmesi ve toplumsal farkındalığın artması adına hayvan refahı kuruluşları ve uluslararası toplumla birlikte çalışması için en az beş gerekçe bulunmaktadır.
İlk gerekçe; insani ve hayvan dostu köpek ve kedi nüfus yönetiminin hem insanlar hem de hayvanlar için önemli olmasıdır. Hollanda artık sokak köpeklerinin bulunmadığı ülkelerden biridir. Bu başarıya, Yakala, Kısırlaştır, Aşıla ve Yerine Bırak yönteminin uygulanması ve hastanelerdeki köpek ve kedilerin çiplenmesi, kaydedilmesi ve sahiplenilmesi için hayvan refahı kuruluşlarıyla işbirliği yapılmasıyla ulaşılmıştır. İnsanların, köpek ve kedilerin davranışlarına ve evcil hayvan sahibi olmanın gerektirdiklerine dair eğitilmesi bir diğer önemli faktördür. Hollanda’da köpeklerin mikroçiplenerek kayıt altına alınması da zorunludur. Tüm bunlar ülkede hayvanların daha az terk edilmesi ve daha az ihmal edilmesini sağlamış ve nihayetinde Hollanda’da sokak köpeği sorunu kalmamıştır.
İkinci gerekçe; AB’nin yakın zamanda, AB anlaşmalarında da yer aldığı gibi hayvanların duyarlı varlıklar olduğunun tanınması doğrultusunda kedi ve köpeklerin korunmasını artırmaya yönelik bir yasa taslağı sunmuş olmasıdır. Yasa taslağı, kedi ve köpeklerin kayıt altına alınmasının yanı sıra yasa dışı evcil hayvan ticareti ile mücadele adımları konusunda tüm AB ülkeleri için zorunlu bir sistemi içermektedir. AB’nin Türkiye’nin önemli bir ortağı olması doğrultusunda, söz konusu taahhütlerle uyumlu olacak şekilde sokak hayvanlarının korunmasına yönelik adımlar atılması memnuniyetle karşılanacaktır
Üçüncü gerekçe; Türkiye’nin Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü’nün bir parçası olduğunu ve şu hedeflere ulaşılması adına Hayvan Refahı Stratejisi’ni imzaladığını hatırlatmak isteriz:
Hayvan sağlığı, insan refahı, sosyo-ekonomik kalkınma ve çevresel sürdürülebilirlik çabalarını tamamlayacak şekilde hayvanların refahına saygı duyulduğu, teşvik edildiği ve geliştirildiği bir dünya.
Dördüncü gerekçe; Türkiye’de masum hayvanların muhtemel itlafına yönelik haberlerin uluslararası ortamda yayılması ve gerek ülkenin gerekse liderlerinin itibarına zarar vermesidir. Dünya çapında turistler, siyasetçiler ve vatandaşlar bu durumdan şimdiden dehşete düşmüş durumdadır. Sokak hayvanlarına yönelik devlet destekli şiddet, Türkiye’nin itibarı için kötü olmanın yanında bu şiddete tanıklık edenlerde psikolojik hasara da neden olmaktadır.
Son olarak; olarak hayvanlarının öldürülmesini kolaylaştıracak yasa taslağının toplumda şiddetin artmasına katkıda bulunması ve kamu sağlığına tehdit oluşturması da muhtemeldir. Araştırmalar, hayvanlara yönelik şiddet ile insanlara yönelik şiddet arasında iyi belgelenmiş bir bağlantı olduğunu göstermektedir. Bu, hayvanlara şiddet uygulayan kişilerin insanlara karşı da şiddet uygulama ihtimalinin daha yüksek olduğu anlamına gelmektedir. Çocuk koruma ve sosyal hizmet kuruluşları, ruh sağlığı profesyonelleri ve eğitimciler, hayvanlara yönelik kötü muamelenin agresif ve antisosyal davranış olduğunu giderek artan oranda fark etmektedir. Hayvanlara kötü muamele, genç bir hayvan istismarcısının büyüdüğünde insanlara karşı sergileyeceği muhtemel şiddetin de güvenilir bir göstergesidir. Sokak hayvanlarına yönelik şiddetin son bulması daha merhametli bir toplumun oluşmasına, her vatandaşın fiziksel ve ruhsal sağlığının, özellikle de çocukların sağlığının daha iyi korunmasına katkıda bulunacaktır.
Hayvanların toplu olarak öldürülmesine olanak sağlayan yasa tasarısı, sorunları çözmek yerine sorun yaratacaktır ve Türkiye gibi medeni bir topluma yakışmamaktadır.
TBMM’DEN İKİ RİCA
Mektupta iki parlamenter de ortak olarak iki vurgunun altını çizdi. TBMM’den sokak hayvanlarının toplu olarak öldürülmesini kolaylaştıracak yeni yasanın çıkmaması ve yerine, sokak hayvanları politikasının en etkili ve insani yönteme göre uygulanmasına yatırım yapmaya başlamak için ulusal ve uluslararası hayvan refahı kuruluşlarıyla bağlantı kurulması istendi.
İSVİÇRE VE AVUSTURYALI HAYAN HAKLARI SAVUNUCULARINDAN MEKTUP
Merkezleri İsviçre’de bulunan Hayvan Hukuku Vakfı ve DÖRT PATİ-Hayvan Refahı Organizasyonu, sokak hayvanlarına yönelik düzenlemeler içeren kanun teklifinin, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu’nda kabul edilmesinin ardından açık mektup yayımladı. Artıgercek.com’dan Seda Taşkın’ın haberine göre, uluslararası faaliyet yürüten iki örgüt Türkiye’deki milletvekillerine “Sağlıklı sokak hayvanlarının öldürülmesi sadece etik dışı olmakla kalmaz, aynı zamanda bu yöntem uzun vadede sokak hayvanı popülasyonlarını azaltmada etkisiz olduğu kanıtlanmıştır” diyerek ve işbirliğine açık olduklarını belirtiyor.
Örgütler yayımladığı mektupta “Herhangi bir hukuki konuda size yardımcı olmaktan memnuniyet duyarız. Yakala, kısırlaştır, aşıla ve bırak programları ve kamuoyu farkındalığı oluşturma yoluyla etkili ve hayvan dostu nüfus kontrolü sağlamanızı acilen talep ediyoruz” dedi. Mektubun tamamı şöyle:
“Değerli Komisyon Üyeleri,
Hayvan Hukuku Vakfı (Stiftung für das Tier im Recht, TIR) ve DÖRT PATİ – Hayvan Refahı Organizasyonu yıllardır hayvanların saygılı muamelesini ve insan-hayvan ilişkilerinin hukuk, etik ve toplum alanlarında sürekli olarak iyileştirilmesini teşvik etmek için işbirliği yapmaktadır.
Hayvan Hukuku Vakfı, özellikle hayvan dostu yasaların teşvik edilmesi ve tutarlı bir şekilde uygulanması üzerinde yoğunlaşmaktadır. DÖRT PATİ, dünya genelinde sokak hayvanı popülasyonlarını kontrol altına almak için insancıl ve etkili yöntemlerin geliştirilmesi ve uygulanmasını destekleyen birçok proje yürütmektedir…”
“Avrupa genelindeki birçok hayvan refahı uzmanı ve hayvansever tarafından, Türk hükümetinin sokak köpeklerine yönelik muhtemel planları hakkında bilgilendirildik.
Aldığımız bilgilere göre, Türk Ceza ve Hayvan Refahı Yasası’nda sokak köpeklerini sokaklardan alıp barınaklara yerleştirmeyi amaçlayan bir değişiklik yapılması planlanmaktadır. Ayrıca, barınağa yerleştirildikten sonraki 30 gün içinde sahiplendirilemeyen hayvanların öldürülmesi öngörülmektedir…”
Sağlıklı sokak hayvanlarının öldürülmesi sadece etik dışı olmakla kalmaz, aynı zamanda bu yöntem uzun vadede sokak hayvanı popülasyonlarını azaltmada etkisiz olduğu kanıtlanmıştır. Bunun nedeni, ortaya çıkan nüfus boşluğunun kısa süre içinde yeni doğan hayvanlar veya diğer bölgelerden gelen hayvanlar tarafından doldurulmasıdır. Romanya gibi diğer ülkelerden örnekler bunu doğrulamaktadır…”
“Savunduğumuz ve teşvik ettiğimiz insancıl nüfus yönetim yöntemleri, “yakala, kısırlaştır, aşıla ve bırak (CNVR)” güncel araştırmalara göre, hayvanların duygularına ve haysiyetine saygı gösterirken etkili ve uzun vadeli kontrol ve azaltmayı sağlamaktadır. Ayrıca, köpek sahiplerinin serbest dolaşan hayvanlarını kısırlaştırmalarını teşvik etmek önemlidir, bu da finansal teşvikler yoluyla teşvik edilebilir.
Ancak, sokak hayvanlarının sürekli olarak barınaklarda tutulmasına kesinlikle karşıyız. Barınaklardaki hayvanların çoğu asla sahiplendirilmez, sadece şanslı olanlar (daha önce evcil hayvan olarak yaşamış olanlar) hariç. Sokaklarda yaşamış ve çeşitli özgürlüklere alışkın olan hayvanlar, parmaklıklar ardında kasvetli ve mutsuz bir yaşama mahkum edilecektir…”
“Bir çözüm, Türkiye, İtalya ve birçok başka ülkede halihazırda var olan “Toplum Köpekleri” konseptidir. Bu hayvanlar, belirli bir sahibin olmadığı, ancak çevrelerindeki insanlar tarafından bakılan ve belediyeler tarafından tıbbi bakım sağlanan sokak hayvanlarıdır. Sonuç olarak, bu hayvanlar çevrelerine alışkındır ve insanlara veya trafiğe tehlike teşkil etmezler.
Sorumlu evcil hayvan sahipliği hakkında farkındalık yaratmak ve sokak hayvanlarıyla güvenli bir şekilde nasıl etkileşime geçileceğini teşvik etmek önemlidir ve bu çocuklarla başlamalıdır…”
“Tüm köpeklerin sürekli olarak kimliklendirilmesi (çipleme), kayıt altına alınması ve köpek yetiştiricileri için lisans zorunluluğu, istenmeyen doğumları azaltmak ve terk edilen hayvanları izlemek için esastır. Hayvan ithalatı ve ticaretinin düzenlenmesi de sorunun çözümüne yardımcı olabilir. Bu bağlamda, bu yükümlülüklerin ihlallerinin kolluk kuvvetleri tarafından tutarlı bir şekilde cezalandırılması da aynı derecede önemlidir.
Herhangi bir hukuki konuda size yardımcı olmaktan memnuniyet duyarız. Kapsamlı bir CNVR (“yakala, kısırlaştır, aşıla ve bırak”) programı kurma hakkında bilgi için Uluslararası Evcil Hayvan Yönetimi Koalisyonu’nun (ICAM) web sitesini ziyaret edebilirsiniz…”
“İmza sahibi kuruluşlar, hayvanların korunmasını sağlama konusundaki yasal sorumluluğunuzu yerine getirmenizi ve optimize edilmiş, kapsamlı CNVR (“yakala, kısırlaştır, aşıla ve bırak”) programları ve kamuoyu farkındalığı oluşturma yoluyla etkili ve hayvan dostu nüfus kontrolü sağlamanızı acilen talep etmektedir. Bu hem insanlar hem de hayvanlar için uzun vadede istenmeyen sonuçlardan koruyan sürdürülebilir bir sistemi sağlamak için tek etkili yoldur.
Saygılarımızla,
Hayvan Hukuku Vakfı’ndan Genel Müdür ve Avukat Dr. iur. Gieri Bolliger ve
LL.M. FOUR PAWS Kıdemli Programlar Direktörü, International Dr. Martina Stephany”